30 Eylül 2011 Cuma

Değişim

Yağmuru seviyorum,
Yağmurda tembellik yapmayı, camdan bakmayı, dışarıda ıslanmayı, arabayla ıslak sokaklarda ilerlemeyi, toprak kokusunu, suyun sesini en çok da yağmurda Ersagun da uyuduğunda kendimle başbaşa, elimde bir kupa çayla keyif yapmayı seviyorum. Şu anda tamda öyle yapıyorum. Saat 04:30 uykum var ama olsun keyfim de var uyku beklesin.

Baharları seviyorum,
Yazdan sonra geleni, kıştan sonra geleni, ılık değişimleri, insanı ferahlatıyor içine su serpiyor. Ben baharları seviyorum. Dört mevsimi yaşayabildiğimiz için ne şanslıyız.

Değişimleri seviyorum,
Herşey değişir, sürekli değişir mevsimler gibi. İnandığın gerçekler de, önceliklerin de, amaçların da, dostlukların da, asla olmaz dediklerin de..
Olmasaydı hayat yavan olurdu. Değişmese bile önemini yitirirdi..

Herhangi birşeyden iki kere aynı hazzı alamazsın. Marjinal fayda diye birşey var. Afşın öyle der:)

Oğlum büyüycek, biz yaşlanıcaz, düşünceler değişecek, bedenler değişecek. Belki seneler sonra kuşaklarımızı çatıştırıcaz. Umarım zamanın değişimine ayak uydurabilirim..

























28 Eylül 2011 Çarşamba

televizyon bağımlısı

Gece saat 1.00 Ersagun şu anda isyan bayrakları elinde koşturuyor salonda oraya buraya. Televizyon seyretmek istiyor. Baby ve babyfirst tv akşam 10 da inzivaya çekildiğinden, bir süre disney junior ile eyledik beyimizi. Eyledik derken öyle sürekli değil, alt açma seanslarımız yemek yedirme falan, işimiz düştüğünde yani. Başka yolu yoktu -  ya da olmadığına kendimizi inandırıp vicdanımızı rahatlattık. Bir süre sonra dediğim gibi gerçekten de televizyonu açmaktan başka bir çıkış yolu kalmamıştı. Alışmıştı.

Sırayla çıkan programları ezbere biliyor tepki veriyor zibidik.
Mesela çok ilgilenmediği bir programda koşarak mutfağa gider, annesinin daha yeni yerlerine yerleştirdiği her ne varsa çekmecelerden fırlatıp atar, o aradada bişeyler bulur ilgilenecek tencere tava falan ama bu arada kulağı tv de. Beğenmediği programın bitiş müziğinden yada seslerinden hemen anlar ki sırada sevdiği program var koşarak tekrar salona geçer, tv sehpasnın önünde sevincinden yerinde duramaz anne babaya bakar gülücükler saçar..

Az önce açtım televizyonu. Saat 2 yi geçiyor. Benim oğlumun ikna kabiliyeti süper onunla gurur duyuyorum!!!
Gecenin sessizliği de alt kattaki suratsız komşularımız da Ersagunun umrunda değil. Güzelce aksiyon planını uyguladı ve başarıyı yakaladı.
- Önce bacağıma yapışıp ınne ınne dedi
yerimden kalkmadım
- Isırmaya başladı (çok pis incecik ısırıyor), aldım kucağıma sıkıştırdım biraz öpptüm sevdim ohh
yere bıraktım bana gıcık oldu antikucak benim oğlum
- Elimi tutup çekmeye çalıştı ınnnneee kalktım kumandaların durduğu koltuğu işaret etti
anlamamazlıktan geldim hıh :)
Ona kitap okumaya çalıştım ı ııı olmadı
Kitaptaki resimleri anlatmaya çalıştım ııı ııııı olmadı
Döktük oyuncakları yine ortaya . Zaten oyuncakların yeri her yer orası burası evin her yeri, sepette çok nadir duruyor
- Ses yapabilcek cinsten oyuncaklarını ordan oraya fırlattı engellemeye çalıştığımda bana parmak salladı hıııı
- Matruşka bebeklerle biraz oyalanır (bu ara revaçta) dedim, onlarda tekeeer teker fırlatılıp atıldı.
Alt katta oturan sevgili bayan suratsız her ne kadar sizden zerre kadar haz etmesemde bu saatte bu kadar gürültü patırtıyı normal insan doğasından sayıp normal kalabildiğiniz için size teşekkür borçluyum. Hımm Yoksa evde değil misiniz? Yani çoktan vurmuştunuz yoksa tavana tavana birşeyle.

Pes ettim sonunda! Daha saymadığım; kucağıma aldım salladım avizeye yükselttim dooinng yaptım  dırı vırı falan filan bi dolu faaliyet atağım karşılıksız kaldı. Bu saatte bu kadar mücadele yeter dedim, pes ettim. Televizyonu gün içinde açmıştım, alt açarken, tabağındaki son lokması ile peşinde koşarken. Limit dolmuştu. Mağmafil bu durum Ersagunu pek enterese etmiyordu.



Saat 2 yi geçiyor Oğlum Orman kavşağı diye bişi izliyor filler var yarışıyorlar. Ardından Küçük Eınsteinlar var ben biliyorum yaa onu bekliyor. Gözünden uykuları aka aka.

Uyku düzenini düzensizliğini nasıl yola koyabilirim artık şaşırdım. Sanırım bu böyle devam edecek. gece saat 2 lerde 3 lerde yatıcaz. Sabahın köründe 5 te 6 da kalkıcaz, yatakta anne babayla uğraşıcaz. Babaya eh ehh yapıcaz anneye çimdik atıcaz sonra sokulup kendimizi sevdiricez . sonraa taa bidaha sabah 9 a doğru uyuycaz, öğleden sonra  1 de kalkıcaz. 4 - 5 gibi akşamüstü uykusuna yatıcaz bu arada sabahtan bu yana hiçbir şey ağzımıza tek lokma bile koymamış olucaz çünkü asıl afyon bu uykusundan sonra patlıyor. Sonra bidaha 6 buçuğu buluyor kalkması . Eee gece tabi uyumaz bu çocuk. Uykusu geldiğinde de erteleyemiyorsun bu mümkün değil. Uyandıramıyorsun, denedik ve pişman olduk..Hadi şu sıra diş geliyor diye gene ciddi bir yapılanma içine giremiyoruz ama bu böyle devam etmez Paşam etmemeli. Gece uykusu büyüme hormonları için çok önemli.

Çok dikkatli izliyor ama nasıl keyifli.. bir elinde çıbık kraker :)
Televizyondaki hızlı hareket akışı bebek beyninin kabul edebileceği ölçüde değilmiş. Ve beyin gelişimini etkiliyor. Hadi gel bunları bile bile Ersagunun keyfine ortak ol.
oofff off

Uykum var oğlum noluur hadi kalk gidelim uyuyalım nenennen yapalım.
Bak ayaklarının uykusu gelmişş baakk dizlerine çıkmış baakk bak ellerininde gelmiş bebeğim gözlerine de çıkmışş hadi uyuyalım Ersagun bak seninde uykun gelmiş..








Lohusalık Sendromu

Sabahın köründe aklıma geldi, dedim biraz lohusalıktan bahsedeyim
Daha önceden yazmaya başlamadığım için biraz da eksikliğini hissettim, yazmalıyım dedim.
Önemli bir süreç:p

Lohusalar yalnız bırakılmaz denir ya hani, albasar bilmem ne. Bence lohusalar uydurmuş olabilir bunu. Çünkü onlar yalnızlıktan olabildiğine korkarlar...
Bana olmadı birşey ki biraz korkağımdır olmayan birşeyi düşüncelerimle yaratıp kendi kendimi korkutma becerilerim bile var. Buna rağmen benim başıma gelmediyse böyle birşey, zannediyorum yoktur. Albasması bilimsel olarak annenin endişeli durumunun üstüne birde yorgunluk ve uykusuzluğun eklenmesi ile halüsinasyonların baş göstermesi olarak açıklanıyor. Bende bunların hepsi hat safhadaydı, doğumdan sonra üç gün boyunca hiç uyumadım diyebilirim. Yanımda hem annem hem kayınvalidem olduğu halde ya uyursam bebeğimi duymassam gibi bir takıntı içindeydim.
Büyükler hep der fırsat buldukça uyuu uyuu diye ama sen sallamazsın yorgunluktan bitmeyi bile göze alırsın ama uyuduğunda sanki o gidecek bişey olacak sanırsın.



Ersagun yaşamının ilk haftasında sarılık oldu. Böyle birşeyi ilk defa gördüm ve söyleselerdi daha önce muhtemelen inanmazdım; banyodan sonra havlusu sapsarı olmuştu, bebeğim resmen renk verdi. Yaklaşık 20 gün sarılık mücadelesi verdik. Kontrol için her gittiğimizde bebeğimin topuğundan kan alınıyordu. Yenmenin tek yoluysa sık emzirmekti. Bu da daha fazla uykusuzluk daha fazla yorgunluk daha fazla endişe kaygı vs demekti.
Çok ağladım o dönem, kimseyi dinlemedim çok yıprtattım kendimi, beni anlamadıklarını düşündüm, herkesin beni geçiştirmeye çalıştığını düşündüm. Bebeğe tek bakabilceklerimi düşündükleri için deli olmalıydılar. Ben o küçücük o minicik sevgilime bu acemilikle nasıl bakardım, bayosunu nasıl yaptırırdım, kıyafetlerini onun ufacıık bedenine zarar vermeden nasıl değiştirirdim, hatta altını nasıl temizlerdim..

Hamilelik tospembe geçiyor, içindeki canlının gelişimini hafta hafta takip ediyorsun. Ultrasona gireceğin zamanları heyecanla bekliyorsun, bu zamanları oğlunla kavuşma gibi görüyorsun. Tekmeleriyle hareketleriyle dünyalar senin oluyor, biliyorsun ki canlı sağlıklı.. Hamlilelikte doğumdan sonrasını aslında hiiç düşünmüyorsun. Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Yeni doğmuş bir bebek neler yapar? Bakımı nasıldır? Emzirmek nasıl birşeydir? Doğru tutuş nedir ? Banyosu nasıl yaptırılır? bunun gibi senin için asıl gerekli konular üzerinde hiç kafa yormuyorsun. Bekarsan, çocuk sahibi değilsen zaten çocukları uzaktan sevmek senin için yeterli. Daha önce hiçbir bebekli hayatın parçası olmadığından doğumdan sonra kendini sudan çıkmış balık gibi hissediyorsun. Ben şimdi ne yaparım?

Annem küçük yaşta evlenmiş, benimle hep babannem ilgilenmiş yani anneme güvenemiyordum. Babannem de yanımdaydı ama artık yaşlıydı Ersagunu tutabilecek takati olduğuna inanmıyordum. Bir tek kayınvalidem olunca rahat ediyordum. O geldiğinde bayram sevinciyle karşılıyordum.
Hatta kadıncağız gelemediğinde içten içe küsüyordum :)
Tuhaf bir dönem işte, hem heyecanlı mutluu hem de bir o kadar kaygılı korkulu. Hele de yapında biraz alınganlık zaten varsa off yanındakilere Allah sabır versin. Anne olmaya hazır hissetmek te çok önemli olmalı tabi. Ben değildim, biz değildik, biz hiçbir şeye hazır değildik.
Lohusalık sendromu denilen şey buymuş. Ve gerçekten zormuş.

Bu durum bu duygular ben kendimi henüz tamamiyle kaybetmeden giderek azalmaya başladı. Tabi Afşın'ın desteğini, sabrını kesinlikle azımsamam.. bitanecim benim..
Ersagun 3-4 aylıktı, biraz ele avuca geldi.
Bizde hep beraber nefes aldık.










27 Eylül 2011 Salı

Evlilik yıldönümü


Geçtiğimiz Pazar evliliğimizin 2. yıldönümüydü.

25 Eylül,
Daha 2 yıl cık oldu ama sanki seneleer seneler önceydi düğünümüz. Bu kısacık zaman içersine çok şey sığdırdık. 2 yıllık evlilik, 9 aylık gebelik, 15 aylık ebeveynlik...

Çocukla birlikte Çiftlikten Aile hayatına geçişimiz elbette pürüzlere yol açtı. Birkere artık hiçbir şekilde kendi başına hareket edemiyorsun tamamen bu küçük canlıya bağlısın. Başbaşa yapabildiğimiz şeyler, mutfakta yaşanan mini sohbetler ve arada derede izlenen filmlerle sınırlı. Üzerine bir de yorgunluk uykusuzluk Ersagunun hastalık dönemleri ve neden olduğu huysuzlukları, senin iş güç benim ev içi streslerim, duygusal kaprislerim, bunalımlar, iniş çıkışlar da eklenince yük aşımından çöküşe geçişlerimiz kaçınılmaz oluyor. Kötü oluyor tabi. Uzatmamak lazım. Biz kısa kesebiliyoruz çoğu zaman neyse ki...

Az önce blogcuanne. com da bir yazıya odaklandım,
tıkla bak  Başarılı bir çalışma. Katılıyorum.

Ve biz birbirimizi seviyoruz hepsinden önemlisi bu. Gerisii boş.


















24 Eylül 2011 Cumartesi

Nurturia mimi

NurturiaAnne bebek konulu birçok siteye üye oldum şimdiye kadar ama Nurturia gibisi yok...
Bir sürü anneyle tecrübeli tecrübesiz bir sürü şey paylaşıyorsun.
Bende kendimi mimliyorum

21 Eylül 2011 Çarşamba


Bugün bir site keşfettim
http://akillibebek.com

4-5 gündür bizimkine bir hal oldu, oyun oynamayı reddediyor, sadece tv izlemek istiyor. Tüm bebek kanallarını seyrine seferber etmiş durumdayım, yeterki ağlamasın diye. Tv yi kapattığımda huysuzlanıyor ağlıyor. Mutfakta olmama sinir oluyor, gelip paçamı çekiştiriyor.
Ne yapsam diye düşünüyorum.
Yetmediğimi, yetesiz olduğumu, gelişimine yeterince yeterlilik gösteremediğimi düşünüyorum...
Kitaplar araştırdım, oynayabileceğim oyunlar
Kitap alsam belki 1-2 dk bakar karıştırır ondan sonra fırlatır atar. Oyun kartları aldım, iyi de bişeydi bana göre. Yararlı olacağını ilgisini çekeceğini düşündüm.

https://www.tethystore.com/yeni/index.php

Siparişimiz geldi. 2 kutu aldım "Eğitici oyun kartları" ve "2 li tamamlama kartları"
Ersagun mutlu oldu ( bir anlık) baktı baktı.. gösterdim isimlerini söyledim oynamaya çalıştım
fırlattı attı
Belki daha küçük diye
Belki de ( en kuvvetli ihtimal) benim küçük sevgilim TV ye fazla alıştı :(
Şimdi ne yapsam ne yapsam diye düşünüyorum?? bu konuda tecrübem, eğitimim yok
Ben acemi hallerimle birşeyler göstermeye çabalarken onun bu ilgisizliği de açıkcası beni bunaltıyor, yıldırıyor..
Bebeğinize mutlaka kitap okuyun diyorlar. Bizimki için bu çook zor biliyorum, elimize geçen herseyi yırtıyoruz fırlatıp ( birde geriye doğru omzunun üstünden hoop arkaya doğru) atıyoruz..

Yıkılmadım ayaktayım :))) mücadeleden vazgeçmicem. artık TV yok. belki günde yarım saat o kadar. Müzik dinleriz napalım. evde bizbize sessiz sedasız sıkılırız da..
Bir süre kalsın ev işleri vs...

Aşağıda akıllıbebek.com un 12-24 ay bebekler için aktivite önerileri var.


Akıllı Bebek - Beyin Geliştirici Aktiviteler

* Çocuğunuzla konuşun. Karşılıklı diyalog zekasını geliştirmenin en basit ve en etkili yoludur.

* Her gün mutlaka kitap okuyun.

* Her şeyi sayın ve her şeyin ismini söyleyin.

* Günde 1 saaten fazla televizyon seyrettirmeyin.

* Kendi kendine yemek yemesini ve bardaktan su içmesini özendirin. Böylece güven ve bağımsızlık duyguları kazanacaktır.

* Beraber şarkı ve tekerlemeler söyleyin.

* Dışarıdaki her türlü aktiviteyi beraber yapın. Markete gitmek gibi mesela. Gördüklerinizi ve yaptığınız şeyleri anlatın.

* Eşyaların renklerini söyleyin.

* Çocuğunuza bir kutu vererek kapağını açması, kapatması, içine objeler doldurması ve boşaltmasını sağlayın.

* Açık, kapalı, içeride ve dışarıda kavramlarını öğretin. Bunun için basit kutulardan faydalanabilirsiniz.

* Büyük motor becerilerini geliştirecek aktiviteler yapın. Örneğin; merdiven inip çıkmak. Bu üst ve alt kavramlarının gelişmesine de yardımcı olur.

* Bu yaştaki çocuklar henüz beraber oynamayı ve paylaşmayı bilmeselerde etraflarında çocuk olmasından hoşlanırlar.

* Ona içine bir şeyler doldurup odada gezdirebileceği, hatta içine girip oturabileceği bir kutu veya sepet verin


Cumartesi Akşamı

Hafta sonu Melis teyzemize gittik.
Yeni evleri gerçekten şirin ve güzeldi. 2 sıra merdivenlerle inilen, çiçeklerin, ağaçların, ferahlığın ve lezzetin bol olduğu bir bahçesi var. Akşam saat 7-7:30 gibiydi gittiğimizde ve bahçede masamız hazırdı, keyif için herşey tamamdı:) Ersagun hariç
veledoşumuz çok fazla insan içine çıkmadığı için kendisi kalabalıktan pek hoşlanmadı. Üstelik onları görmeyeli de epey zaman olmuştu. Bir de bir de ahh o kediler yok mu!!!
Çok korktu onlardan
Afşın da ben de iyi zaman geçirdik ama aynı şeyi Ersagun için söyleyemem. Biz bahçede mangal keyfi yaparken onu salonda TV karşısında bırakmak zorunda kaldım. Onu sakinleştirmemin tek yolu buydu. Çok ağladı çünkü yavrumm içine çeke çeke.
Geç saate kadar kaldık, özlemişim canım arkadaşımı
Melis büyümüş, bizi görünce çok mutlu oldu kocaman açtı gözlerini gülümseyerek tattlım benimm.
Büyüyorlar, çocuk olacaklar sonra genç ...


15 Eylül 2011 Perşembe

Dünden Bugüne Ersagun


20 günlük
Ne çabuk geçti zaman, ne ara o minicik ellerin avucumun içinden taşıyor

1. gün


Acemiliğimiz de komik şimdi hatırladıkça gülüyoruz,
Sen öğrettin bize anne baba olmayı
Oğlummm Seni çoook seviyoruz




Uyurken sen nefesini dinlerim,
Sağlıklı, mutlu olman tek dileğim

Herşeyin ayrı güzel, seni koklamaya doyamam
Oğlummm Seni çooook seviyoruz




1 aylık
Doğumdan sonra bir süre babannemizde kaldık. Ersagun 1 aylıkken gaz sancıları başladı. Doğumdan 20 gün sonra babanneye taşındık 1 ay da orada kaldıktan sonra evimize geri döndük.
Artık bebeğimle tek başıma kalmıştım:) ama nee :))
Ersagun her ağladığında babanneye, ordanda doktorun yolunu tuttuk.
Medicananın nöbetçi çocuk doktoru her defasında bizi gülerek karşıladı :)





2 aylık

Anne kokusu, dokunmak herşey... En etkili ilaç huysuzluğa uykusuzluğa birebir:)
Ana kucağı, baba sıcağıı:)
Baba omzu ve evin içinde koşar adım söylenen asker marşları:)

3 aylık

Ersagun 6 aylık olana kadar uyurken parmağını emdi. Bazen uyanıkken de
Korktuğu zaman onun savunmasıydı parmak emmek...
Süpürge sesinden korkup hemen parmakla kendini uyuturdu
 Ersagun'un telkin yöntemi:)
Meme ağzındayken baş parmağı hazırlardı, ağzından çıkar çıkmaz hemen parmağı ağzına sokardı sanki programlanmış gibi çok komikti:)


5 aylık

Yakışıklı oğlum benim
Melekler hep seninle olsun
Korkular senden uzak olsun
Uykuların hep mışşıl mışşıl
Rüyaların hep renkli hep eğlenceli olsun
Allahım seni nazarlardan korusun
AMİN





5 aylık


4. Ayımızın sonlarında Bursaya genç dedemiz ve büyük büyük babannemize ziyarete gitmiştik. Ersagun o zamanlar daha güleç bir bebekti kahkahalarıyla herkesi mest etti...







6 aylık
 Babayla sevişik ikizler :) akşamları seviyoruz çünkü baba geliyor. Ersagun daha 4 aylıkken baba demeye başladı.






9 aylık
Full dikkat Baby tv izliyoruz
Bu ara çok daha fazla bağımlı oldu. Bizim küçük bacak kadar bile olmayan veledoşumuz Babasının veliahtı artık bir televizyon bağımlısı maalesef. Sabah kalkar kalkmaz ilk işi televizyonun düğmesine basmak:)
2 gündür izletmiyorum sadece 1 saat günde o kadar
bakalım sonuç ne olacak








1 yaş



İlk doğumgünü alışverişimizde
Daha o zamanlar aymamıştı. Şimdi oturmuyor arabasında. İnecekmiş arabayı kendi sürecekmiş.
Bizde napalım bari boş sürmesin, aldıklarımızı arabaya koyuyoruz o sürüyor:)







Çıldıırın çıldırııın bu taraftarr için çıldırıınn!!!





13 aylık
 Bursada dede ziyaretimizde, çok memnunuz halimizden ömer dayıyla oynuyoruz







14 aylık




13 Eylül 2011 Salı

Hayatımın EN Güzel Günü - Hoşgeldin Ersagun

Öncelikle itiraf etmeliyim ki, hamileyken bana ne olduğunun farkında değilmişim, hayatıma nasıl bir anlam kattığımın, nasıl değer kattığımın, artık hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağının farkında değilmişim. İnsanların bazen nice uğraşlarla sahip olamadığı bu mutluluğun ne derece önemli ve tüm uğraşları da sonuna kadar hak ettiğinin farkında değilmişim. 12 Haziran 2010 gününden itibaren artık bir Anne olacağımın farkında değilmişim.
Anneliğin ne kadar eşsiz bir duygu olduğunun farkında değilmişim...



Vee vakit geldi çattı, 11 Haziran 2010 aksamında, annanee babanne evimizdeydi. Annem benim hamilelik kaprislerimle uğraşıyordu yazık. Eşime de yapıyordum ama anneme yaptığım naz niyaz artık aşmıştı. Annem sesini bile cıkarmıyordu ne desem yapıyordu çaresiz Canım annem. Bebek şekerleri çikolatalar, kapı süsü vs.. gereksiz ne varsa son gün kadıncağızın başına kaldı. O aksam eve getirdiğinde süslemelere burun kıvırarak canım annemin canını sıktım:) Anneler evlatlarının herseyine boyun eğer..

Heyecanlıydım, korkuyordum.. Doğum cumartesi günüydü ve pazartesi sabahı taburcu olup evimize gelecektik. Sorunsuz gececek miydi? Bebek saglıklı mıydı? İlk defa ameliyata girmenin korkusu vardı daha çok..

Akşam 7 den sonra birşey yemem yasaktı. Heyecandan yerimde duramıyordum. Zaten yerinden zor kalkan cüssemle evin içinde ordan oraya dolaştım durdum. Yatak odası gelen olur diye ince ince toplandı hazırlandı kalan tüm kirliler çamaşır makinasına tıkılıp saklandı. Çanta, bavul kontrol edildi. Beşik yerinde hazır, küçük meleğimizi bekliyordu. Herşey tamamdı..

Son bebeksiz gece dedi kayınvalidem, rahat uyu:) Duşa girdim. Yattım.. Uyuyamadım... Uyuyamadım.. Döndüm Durdum  Hayal kurdum.. Bebeğim nasıl birşeydi.. Neye benziyordu.. En çok kime benzeyecek acaba ? Emzirme nasıl olacak, süt gelmiyorki daha falan filan..

Sabah 06:30 yola çıktık. Bahçelievler Yaşam Hastanesinde oldu doğum. Doktorumuz Ali Gedikbaşı'na sonsuz teşekkürler bir daha bir daha. Doğum sabah 9 daydı fakat yatış işlemleri için 7 de orada olmalıydık. İşte odadaydık, her şey tamam, hasta bakıcılar hemşireler orada, ameliyat elbisesini de giydim:) Başladım ağlamaya:) Annem, kayınvalidem, esra, çağrı, taze babamız hep birlikte bebeğimizi bekliyoruz.
Esra o halimle birkaç fotoğrafımı çekmişti diye hatırlıyorum ama bende yoklar isteyip eklemeli :)

Afşın'ın gözlerinin içine bakıyorum acaba aynı duyguları mı yaşıyoruz diye. AMA YOK:)
Uzuuun bir bekleyişin sonuna gelmiştik. Hamilelik, bazen hormonlardan stresli, kaprisli ama yinede keyifli bir süreç. Doğum, 9 ay boyunca karnında büyüttüğün, kanınla beslediğin, ultrason görüntülerinden bişeylere benzetmeye çalıştığın, tekmeleriyle hareketleriyle yaşadığın, onu görmeden daha kendi canından çok onun canının sağlığını düşündüğün parçanın sıcak nefesine kavuşma vakti.

Son dakika, Melis aradı. Anneliği yeni tattığından duygulanmıştı. Korkma birazdan bebeğini kucağına alacaksın dua et..


Melis canım arkadaşım, hamileliğimizi birlikte geçirdik, kısa zamanda çook şey paylaştık. Evimizin bahçe katında oturan ve bana ilaç gibi gelen bu hayattaki ilk komşum. Benden 16 gün önce doğum yaptı, tatlı mı tatlı bir kızı dünyaya geldi. Oğlumuzun bu ilk arkadaşının ismi de Melis oldu. Bizim tatlı Melislerimiz...

12 Haziran 2010 saat 09:30 Faruk Ersagun Aydın dünyaya merhaba dedi. 3.380 gram ve 52 cm doğdu. Kendisi Aydın ailesinin halihazırdaki en küçük bireyi...

Onu kucağıma aldığım an, ,işte o an tarif edilemez hiç bir anne tarafından. Buruşmuş cildi, pespembe yüzü elleri öyle güzeldi ki.. O an anlıyorsun ki hayatının sonuna kadar hiçbir karşılık beklemeden sonsuz bir hoşgörüyle, sabırla, ilahi bir güçle sevebileceğin bu miniğin Annesisin!



Babalık için aynı şey söylenemez tabi :) gün geçtikçe oluşan gelişen bir hadiseymiş bu. Afşın'ın ilk günkü hisleriyle şimdiki arasında upuzun yollar aşılmaz dağlar var. Ersagun'un ilk 2-3. ayından itibaren Afşın oğlu için deli olan, oğlunun gözlerindeki gülümseme ile mutlu olan bir baba.

İlk muaynesi yapıldı ve doktor bizi rahatlatan cevabı verdi herşey normal:) Kayseriden Halamız facebookta http://www.facebook.com/#!/ersagun.aydin  ilk fotoğrafını paylaştı hemen, sevdiğimiz herkes bizi görmeye geldi. Bizde fırsattan yararlandık. Birazcık Şımardık :)



10 Eylül 2011 Cumartesi

Büyüklere oyuncaklar..

Biliyorum aslında o alınan oyuncakların cogu bana, yoksa Ersagunun alakası yokki oyuncaklarla, ona kepçe olsun, bizim biraz uzunca ahşaptan bi kepçemiz var ona bayılıyor favorisii o olsun, tencere, tava olsun.. hıımm buarada en yeni gözdemizde porselen kupalar. Üzerindeki resimleri bile benzetiyoruz dedeye. Bir tane tuz buz etti, bir tane normal düştü kırıldı, bir tanesi azıcık çatladı. Eline ver iki kupa iç içe koysun çığlıklar atsın:) nasıl mutlu oluyo sevgilim benim. Tabi o arada napıyoruz hazır ilgisini birşeye çekebilmişken yemesi lazım gelen şeyleri ağzına biiir birr tıkıyoruzz :)
Oğlum diyorum hadi gel kule yapalım iç içe geçmeli kutucuklar var onlardan. Gelip beni biraz oyalıyor sonra hoop yine mutfaktaa. Tüm ulaşılabilir çekmece dolap vs.. ne varsa içindeki hersey yaa yerde yaa baska  bi Ersagunun gizli yerlerinde ve ne kadar gereksiz oyuncak terlik su şişesi vs varsa onlarda cekmecelerde:) Bu dağınıklık kesinlikle hoşuna gidiyor ben bundan eminim artık. Çünkü bi kere dağıldımı gerisini getirmiyor tamam görev tamamlandı diye hemen baska bir alana yöneliyor. Ama yok hemen o dağıttıktan sonra herseyi yerli yerine koyup toplarsam hiç vakit kaybetmeden o kendi düzenine kendi stiline çeviriyor.

8 Eylül 2011 Perşembe

Ersagun'un cefaks mücadelesi

Yeni kanuna göre devlet hastanelerinde çalışan doktorların özel muaynehane açmaları yasakmış, var olanlarda kapatılmış. Randevu için doktorumuzu aradığımızda öğrendik. Böyle sacma sey olurmu!!  Mecburen Medica nın çocuk doktoruna götürdük, tabi yazılan ilacıda kendi doktorumuzda teyid ettik. Cefaks verdi doktor, Hüsem tadı kötüdür içmesi zor olucak birşeyle karıştırıp verebilirsiniz dedi.
Bu sabah ilk deneyimimiz kötü sonuclandı. Ersagunum sabah yediği iki lokmayıda tüm şurupla birlikte çıkardı :(
Çocuklara ilaç içirmek,  bırak ilacı yemek yedirmek başlıbaşına bir sanat işi...
büyülü güçlerim olsun istiyorum :) hokuuus pokuus vee  kahvaltı yapılmışş vee ilaç içilmiş
Tabi o kadar mücadele ve gözyaşından sonra yorgun düşüp uyudu Canım oğlum Sevgilim Herşeyim

Güzel bebeğim, güler yüzlüm, gülen yüzüm
3-4 gündür sabahları erkenden uyanıp baby tv izlemeyi adet edindik :) çocuk oluyor artık :) salona gelip tüm kapılarıda kapatıyoruz ben gözümü açamadıgım için ne olur ne olmaz diye.. ben koltukta uzanıyorum oğlum da tv izliyor sonra canı sıkıldığında gelip beni uyandırıyor ya kolumu ısırarak ya saçımı çekerek yada yüzüme tokadı indirerek..:) uyanmak için şart koşuyorum "anneye bi öpücük" tüm muzurluğu ve sevimliliğiyle sokulup yüzüme öpüyor beni kokusunu içime çekip kendime geliyorum buu süperr bişey.
Kahvaltımızı hazırlıyoruz birlikte yumurta domates salatalık zeytin peynir tahin pekmez tabi içinden oğlumun tek yediği salatalık ve zeytin. Çaya özenti oğluma pekmezli su hazırlıyorum çay renginde oldugu için hayır demiyor.
Masaya oturuyoruz birlikte bir iki lokma sonra iniyor yere. Sonrası yedirmek için mücadele, reklamları açıp o daldıgı zaman yediriyorum bazen.  Kötü alıştı buna ama ne yapalım aşkta ve savaşta ( burada her ikiside var) herşey mübah :)

...


İş başvurularından haber yok, başvurulara devam.. Başlarsam oğluma ersagunumuza babanne bakıcak. Çocuğu babanneye bırakmak her annenin çekincesidir heralde. Babanneler çok yasak bilmez uyku saati önemli değildir onlar için önemli olan çocugun uyumak istediği saattir :) yemek mi? yemiyosa çok zorlanmamalıdır :) çocuklar üşümezler hareket halindedir çünkü :) hele erkek çocugu sıcağa pek gelmez.
Aslında doğru olan bu, doğruyu söylerler ama anne gönlüne laf geçiremez, benim istediğim düzende olsun, yemek yemedi güçsüz düşecek, aman üşür öyle hasta olurr!! biraz rahat olabailmek büyüğe güvenmek gerekli böyle durumlarda ben bunu nasıl olsa daha zamanı var diye şimdilik erteliyorum.

İşe dönüş şenliğini çook merak ediyorum, oğlumu sabah nasıl bırakacağımı, akşam beni görünce ne tepki vereceğini.. Bana düşkünlüğü azalır mı acaba diye korkuyorum acaba babanneye benden daha düşkün olur mu? Ben öyleydim çünkü! ama eninde sonunda ANNE...


6 Eylül 2011 Salı

salya sümük al yanak oğlum..

Oğluşumuz bugün hasta, aslında iki gündür sümüklerimizle başımız dertte ama bu alışılmış bir durumdu. ersagun hep genzi tıkanık hep burnundan sümüklerini pompayla cektiğimiz bir bebek ama bugun durum başka, o ilk defa öksürüyor..
Az önce babamız işten geldi, ersagun uyandı. mız mız bebeğimiz babasının omzunda salonu turluyor yere bırakıldıgında önce alt dudagını titretiyor eger bikaç saniye içinde duruma müdahele etmezsen yaygarayı koparıyor.
...
Yemeğimizi yedik tabi ersagunum tüm çabalara rağmen hiçbirşey yemedi ama şimdi daha iyi babasıyla oynuyor keyfi yerinde:)
Çocuklar hasta olunca anneye daha düşkün olurlarmış, resmen saldrıyor bana sürekli emmek istiyor.
Afşın bi yandan milli maçı izliyo biyandan da ersagunu oynatmaya çalısıyor ben dinleneyim diye bıraktılar en sonunda kendi halime :)
bi ara pofuduklarına taktı dişledi sımsıkı bırakmadı fotografta görüldüğü gibi :) huysuzlugundan neyapacagını sasırdı böyle devam ederse yarın Hüsem amcayı ziyaret edicez ...