28 Eylül 2011 Çarşamba

Lohusalık Sendromu

Sabahın köründe aklıma geldi, dedim biraz lohusalıktan bahsedeyim
Daha önceden yazmaya başlamadığım için biraz da eksikliğini hissettim, yazmalıyım dedim.
Önemli bir süreç:p

Lohusalar yalnız bırakılmaz denir ya hani, albasar bilmem ne. Bence lohusalar uydurmuş olabilir bunu. Çünkü onlar yalnızlıktan olabildiğine korkarlar...
Bana olmadı birşey ki biraz korkağımdır olmayan birşeyi düşüncelerimle yaratıp kendi kendimi korkutma becerilerim bile var. Buna rağmen benim başıma gelmediyse böyle birşey, zannediyorum yoktur. Albasması bilimsel olarak annenin endişeli durumunun üstüne birde yorgunluk ve uykusuzluğun eklenmesi ile halüsinasyonların baş göstermesi olarak açıklanıyor. Bende bunların hepsi hat safhadaydı, doğumdan sonra üç gün boyunca hiç uyumadım diyebilirim. Yanımda hem annem hem kayınvalidem olduğu halde ya uyursam bebeğimi duymassam gibi bir takıntı içindeydim.
Büyükler hep der fırsat buldukça uyuu uyuu diye ama sen sallamazsın yorgunluktan bitmeyi bile göze alırsın ama uyuduğunda sanki o gidecek bişey olacak sanırsın.



Ersagun yaşamının ilk haftasında sarılık oldu. Böyle birşeyi ilk defa gördüm ve söyleselerdi daha önce muhtemelen inanmazdım; banyodan sonra havlusu sapsarı olmuştu, bebeğim resmen renk verdi. Yaklaşık 20 gün sarılık mücadelesi verdik. Kontrol için her gittiğimizde bebeğimin topuğundan kan alınıyordu. Yenmenin tek yoluysa sık emzirmekti. Bu da daha fazla uykusuzluk daha fazla yorgunluk daha fazla endişe kaygı vs demekti.
Çok ağladım o dönem, kimseyi dinlemedim çok yıprtattım kendimi, beni anlamadıklarını düşündüm, herkesin beni geçiştirmeye çalıştığını düşündüm. Bebeğe tek bakabilceklerimi düşündükleri için deli olmalıydılar. Ben o küçücük o minicik sevgilime bu acemilikle nasıl bakardım, bayosunu nasıl yaptırırdım, kıyafetlerini onun ufacıık bedenine zarar vermeden nasıl değiştirirdim, hatta altını nasıl temizlerdim..

Hamilelik tospembe geçiyor, içindeki canlının gelişimini hafta hafta takip ediyorsun. Ultrasona gireceğin zamanları heyecanla bekliyorsun, bu zamanları oğlunla kavuşma gibi görüyorsun. Tekmeleriyle hareketleriyle dünyalar senin oluyor, biliyorsun ki canlı sağlıklı.. Hamlilelikte doğumdan sonrasını aslında hiiç düşünmüyorsun. Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Yeni doğmuş bir bebek neler yapar? Bakımı nasıldır? Emzirmek nasıl birşeydir? Doğru tutuş nedir ? Banyosu nasıl yaptırılır? bunun gibi senin için asıl gerekli konular üzerinde hiç kafa yormuyorsun. Bekarsan, çocuk sahibi değilsen zaten çocukları uzaktan sevmek senin için yeterli. Daha önce hiçbir bebekli hayatın parçası olmadığından doğumdan sonra kendini sudan çıkmış balık gibi hissediyorsun. Ben şimdi ne yaparım?

Annem küçük yaşta evlenmiş, benimle hep babannem ilgilenmiş yani anneme güvenemiyordum. Babannem de yanımdaydı ama artık yaşlıydı Ersagunu tutabilecek takati olduğuna inanmıyordum. Bir tek kayınvalidem olunca rahat ediyordum. O geldiğinde bayram sevinciyle karşılıyordum.
Hatta kadıncağız gelemediğinde içten içe küsüyordum :)
Tuhaf bir dönem işte, hem heyecanlı mutluu hem de bir o kadar kaygılı korkulu. Hele de yapında biraz alınganlık zaten varsa off yanındakilere Allah sabır versin. Anne olmaya hazır hissetmek te çok önemli olmalı tabi. Ben değildim, biz değildik, biz hiçbir şeye hazır değildik.
Lohusalık sendromu denilen şey buymuş. Ve gerçekten zormuş.

Bu durum bu duygular ben kendimi henüz tamamiyle kaybetmeden giderek azalmaya başladı. Tabi Afşın'ın desteğini, sabrını kesinlikle azımsamam.. bitanecim benim..
Ersagun 3-4 aylıktı, biraz ele avuca geldi.
Bizde hep beraber nefes aldık.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder